27 Ekim 2010 Çarşamba

Güle Güle Baba...

Birşeyler yazasım var kaç gündür… Elim gitmiyor bir türlü. Kafamda dönüp duran düşünceler, içimdeki gelgitler ve buna rağmen uyuşuk olan hislerim… Kim uyuşturdu beni, neden böyle oldum bilmiyorum. Hiçbir şey hissetmiyorum adeta. Farklı bir dünyada, çevremde olup bitenlerden çok uzak bir düşteyim sanki. Acı, hüzün, korku… Bunların hiçbir tanesi yer almıyor içimde. Ne bir damla gözyaşım var, ne de feryadım. Cenazendeyim ve diyorum ki “neredeyim?” “Kimin cenazesi bu?” Şaka gibi değil mi?! Oysa ki sen varsın orada, kabullenemiyorum.
   Hayatımın bir dönüm noktasındayım şimdi. Bir devir sona erdi benim için. Seni o soğuk dolaba koydular, kapağını kapattılar ve film bitti. Son görüşümdü işte o zaten. Örtüyü açtıklarında, kaç kere okşadım yüzünü bilmiyorum. Kaç damla gözyaşımı akıttım yüzüne kimbilir… Hayat insana neler gösteriyor, bunu da görmek varmış bir gün. Hiç aklıma gelmezdi beni böyle erken bırakıp gideceğin.

Tam bir gün önce konuşmuştuk seninle. Hayatımın en zor veda konuşmasıydı. Bir hayata sığdıramadıklarımı, 10 dakikada söyleyiverdim sana. Arifesiydi işte gidişinin. “Ne olur arada gel, gir rüyalarıma özletme kendini” demiştim sana ağlarken. Biliyor musun şimdiden özledim seni!

 Sanki çıkıp geleceksin yada arayacaksın beni yine. O güzel mesajlarından biri gelecek şimdi, “seni seviyorum kızım” la biten… Hala inanamıyorum, bir rüya olmalı bu. Sevdiklerimi kaybettiğimi gördüğüm ve ıslak gözlerle uyandığım o kabuslardan biri gibi. Ömrü uzamış derler ya öyle görünce, seninki hiç uzamadı. Erken gittin, çok erken…

Daha fazla söyleyecek bir şeyim yok. Kelimelerin tükendiği noktadayım işte. Ne desem, ne yazsam anlatamıyorum, sığmıyor.

Her neredeysen umarım huzurlusundur. Biliyorum ki, bedenin yok olsa da ruhun hep sonsuzlukta. Seni seviyorum BABA!

Hiç yorum yok: