16 Mayıs 2011 Pazartesi

Mut-suzluk.

      
      Hani bazı günler olur, kendini hayatta yapayalnız kalmış gibi hissedersin. Bir süredir alıştığın şeyleri artık yapmayınca, bir boşluğa düşersin. Öznesi çalınmış bir cümle gibi; içinden birşeyler kopmuşcasına, acı çekersin. Bir burukluk, bir ağlama hissi ve kalp ağrısı sarar seni. Bir tarafın dalar gider, bir tarafın "aldırma, devam et!" der. Ne yapacağını bilemezsin...

     Elin çok kez telefona gider, arayamazsın. Belki 10 kez, 100 kez kontrol edersin; bir çağrı, bir mesaj var mı diye! Bilirsin gelmeyeceğini ama yine de beklersin. Ne aramaya, ne de aranmaya vardır cesaretin oysa ki... Çünkü bilirsin, yine aynı şeyi yaşayacak; kalbinle, mantığın arasında sıkışıp kalacaksındır.  Seni esir alan düşüncelerinden asla kurtulamayacak, kendini yiyip bitireceksindir. Karanlık, soğuk, ıssız, yalnız odanda, saatlerce bunları düşünür durursun. Ne birşey yiyesin, ne yapasın gelir. Saatlerce uyumak, sadece uyumak istersin. Hatta günlerce... Çünkü uyuyunca birşey düşünemezsin. Uyandığında, herşeyi unutmayı dilersin.


       Kendinden kaçmak istersin ama ne mümkündür kendini terketmek. Bir an, bir çılgınlık yapmak gelir aklına; koşup gitmeyi denersin. Ne olursa olsun, bir kez olsun sonunu düşünmeden gitmeyi... Gerçek mutluluğunun peşine düşersin. Ama ona da cesaretin yoktur. "Keşke"lerle dolu dünyandan başka, birşeyin yoktur elinde. "Keşke" en umutsuz, çaresiz anlarda kullandığın kelimedir. Zavallıdır, acizdir...  Hiçbir şeyi değiştirmez. Hiçbir şey ifade etmez. Aynada gördüğün yüzün kadar gerçektir "Keşke" lerin. Sen görmek istemezsin. Buna da lanet edip, doğru bildiğin yoldan devam edersin.

       Hep derler ki; "hayatına bir çok insan girer ama ya insan yanlıştır, ya zaman!" Ya da doğru insan yanlış yerdedir. Bazen, senin ulaşamayacağın kadar kilometrelerce ötede, bazen de yakın olduğu halde dokunamayacağın kadar uzaktır. Yenik düşersin zamanla, her ikisinde de...
     
        Değişen birşey yoktur esasında. Herşeyin sonunda olduğu gibi, hüzün yağmurları yağar üstüne. Şemsiyeni açmaz, inadına ıslanmayı beklersin. İşte böyle, savrulup giderken hayat denen dönencede, çarpa çarpa; her çarpmada bir parça daha ufalanarak, bir parçan daha ayrılarak yoluna devam edersin...

Hiç yorum yok: